HAMAMLAR HAKKINDA GENEL BİLGİLER
TÜRK HAMAMLARI
Türkler'in
İslamiyeti kabul etmeleri ve temizliğe ait hükümleri uygulamaları neticesinde,
İstanbul'un fethinden sonra burada ve Osmanlı Devleti'nin dört bir yanında
binlerce hamam yaptılar. On yedinci yüzyılda, sadece İstanbul'da 168 büyük çarşı
hamamı vardı.
Türk hamamları başlıca üç kısma ayrılır:
Soyunma
yerleri
Yıkanma yerleri:
Soğukluk,
Hamam;
Isıtma yeri (Külhan)
Soyunma yerleri: Geniş bir sofa ve çevresinde bölmeli sekiler bulunur.
Yıkanan kimseler, bu sekilerde uzanıp dinlenirler.
Yıkanma yerleri :
Soğukluktan geçilerek girilen hamam kısmına denir. Burası da bazı bölümlere
ayrılır: Kurna başı denilen herkesin teker teker yıkandığı yer, halvet adı
verilen kapalı ve yalnız başına yıkanma hücreleri. Bir de üzerine uzanıp ter
dökülen göbek taşı bulunur. Burası, hamamın mermer kaplı zemininden daha yüksek
yapılmış ve çeşitli geometrik şekillerde olabilen yerdir.
Isıtma yeri
- Külhan : Hamamın altında olup burada ateş yanar. Ateşten yükselen alev ve
duman, mermer zeminin altındaki özel yollardan, duvar içlerinden geçer, tüteklik
adı verilen bacadan çıkar.
Külhandaki ocağın üzerinde sıcak su kazanı,
onun da üzerinde soğuk su deposu bulunur. Ocağın dip kısmındaki birkaç kanal,
hamamın yıkanma yerinin ortasındaki göbek taşının altına kadar uzanır. Ocakta
yanan odunların tesirli alev ve dumanları, bu kanallardan göbek taşının altına
gider. Bu taşın altındaki karanlık yer çok ısındığından buraya cehennem
denir.
Çarşı hamamları, haftanın belli günlerinde kadınlara, başka
günlerde erkeklere açıktır. Çifte hamam olanlar ise birbirine bitişik iki hamam
olup, biri kadınlara, diğeri erkeklere ayrılmıştır. Bu hamamlar hergün
açıktır.
İstanbul'un hamamları bütün dünyaca tanınmıştır. Eski oluşu
bakımından Aziziye Hamamı, Bayezit, Çemberlitaş, Hoca Paşa, Fındıklı hamamları,
Fatih'te Mehmedağa hamamı vs. vardır. Ayrıca zamanla tahribata dayanamayıp
yıkılmış hamamlar da bulunuyordu. Hele meşhur konak hamamlarından hemen hiçbiri
bugün kalmamıştır. Yalnız Saray hamamları (Topkapı ve Dolmabahçe), ayrı
devirlerin mimarlık abidelerine örnek olarak, bugün İstanbul'u süslemektedir.
Bunlardan başka, Bursa'nın tabii sıcak ve kükürtlü sularıyla meşhur kaplıca
hamamları, Gönen kaplıca hamamları ve Türkiye'nin dörtbir yanında serpiştirilmiş
kaplıca ve normal hamamlar da vardır.
Türk hamamlarının bir değişik
tarafı da, buhar banyosu esasına dayanan Fin hamamı oluşlarıdır. Bugün dünya
spor aleminde, çabuk terleyerek, çok kilo vermek için bu hamamlardan
faydalanılmaktadır. Bu bakımdan Türk hamamlarından bütün sporcular istifade
ederler.
|
HAMAMLARIN SAĞLIK BAKIMINDAN FAYDALARI
Hamamlar,
uzun müddet kalmamak şartıyla, sıcak su ve sabunla yapılacak vücut temizliği
için iyi bir yıkanma ve temizlenme yerleridir. Hamamda terleyen vücudun, bir bez
veya süngerle ovularak yıkanması, vücutta kan dolaşımını kolaylaştırarak insana
rahatlık verir. Kaynak :
http://tr.wikipedia.org/wiki/Hamam
Hamamlarda yıkananların adabı muaşeret kaidelerine uyması
gerekir. Hamamda fazla kalmak, sıcaktan soğuğa, soğuktan sıcağa zaman zaman
çıkmak da vücuda zararlı olabilir. Sağlık sorunları olan kişilerin çok sıcak
suda yıkanmaları tehlikelidir.
Türkler hiçbir şeyi olduğu gibi kabul etmezler, alaturka da işte böyle doğar"
600 yıl gibi uzun bir zaman hüküm süren Osmanlı İmparatorluğu geride pek çok yapı, eser, ve tartışma konusu bırakarak, Türkiye Cumhuriyeti'nin 20. Yüzyıl başlarında kurulması ile tarihe karıştı. Ancak bugün de, tıpkı gücünün ve görkeminin doruklarında olduğu dönemlerdeki gibi, siyasi sisteminden sosyal hayatına kadar pek çok konuda ilgimizi çekmeye devam ediyor.Ülkemizi ziyaret eden veya Türklerle ilgili az çok bilgi sahibi olan yabancılara "Türkiye" veya "Osmanlı" deyince akıllarına ilk olarak neyin geldiği sorulsa, verilecek cevapların büyük çoğunluğunun "Türk Hamamı" olması gayet muhtemeldir. Bugün artık sayıları parmakla sayılacak kadar azalmış hamamlar ve genelde turistleri eğlendirmek amacıyla tur programlarına ilave edilen hamam ziyaretleri, yüzyıllarca Osmanlı ve dolayısıyla Türk Kültürünün en önemli ve renkli ögelerinden biri olarak varolmuştur.
Türk Hamamının tarihine bakıldığında, öncelikle belirtilmesi gereken şey, Türkiye'deki pek çok şey gibi, hamamların da saf "Türk" olmayıp, sadece erken dönem Yunan ve Roma örneklerinden kopyalanmış ya da yeniden inşa edilmiş eski Bizans hamamları olduklarıdır. Ancak denebilirki, hamamların sadece temizlik amacının dışında, sosyal hayatın "olmazsa olmaz" bir parçası haline gelmesi Osmanlılar sayesindedir. Sosyal hayatta, görünürde islami kuralların hüküm sürdüğü, son derece kapalı bir toplumun, zevk ve eğlencenin zaman içinde her çeşidini yaşadığı, günümüzdeki kafeterya ve barların belkide evrim öncesi halidir hamamlar.
Hamam konusu gerçekten ilginç bir konudur; çünkü Türk Hamamının tarihi, Doğu ve Batı karışımının tarihçesidir. Milyonlarca insanın günlük yaşamının bir parçasını oluşturan bu kurumda sadece sanat ve mimarinin, sıradan insanların davranışları, gelenekleri, zevkleri ve nefretlerinin gelişimini değil, ulusların da yükseliş ve yıkılışları, imparatorlukların doğuşu ve çürüyüşünü de görmek mümkündür.
İmparatorluğun en görkemli döneminde, şehrin her mahallesinde sıcak ve soğuk banyoları, çeşmeleri, kubbeli mermer odalarıyla, haftanın belirtli günlerinde de sadece kadınlara açık olan bir hamam mutlaka bulunurdu. Mübalağayı seven Evliya Çelebi'nin aktardığına göre, 17. Yüzyılda İstanbul'da 4 bin 536 özel hamam ve 300 adet halka açık hamam bulunuyordu. Hamam'ın Osmanlı kültüründeki yeri ve önemi göz önüne alındığında, belki özellikle bu konuda Evliya Çelebi'nin verdiği rakamlara inanmak yerinde olacaktır. Ancak özel banyo kültürünün gelişmesiyle, halka açık hamamların sayısı sonraları giderek azalmış olup, 19. Yüzyılın sonlarına gelindiğinde sadece 130 kadarı kalmıştır.
Hamamların Osmanlı Kültüründe bu denli önemli bir yer tutmasının en temel nedeni din'di. Kur'an'a göre temizlik dindarlığın önemli değil, "asli" bir parçasıydı. Bu mermer saraylar banyo, masaj ve sohbetten oluşan bir toplumsal yaşamın ortaya çıkmasını sağlıyordu. Arkadaşlık ve kısmet bulma arzusu da hamama gidilmesinde sağlık ve din kadar önemli yer tutardı. Zira, özellikle kapalı kapılar ardında yaşamını sürdürmek zorunda olan Osmanlı kadınının sosyalleşebildiği tek yer burasıydı. Varlıklı kadınlar bile evlerinde özel hamamları bulunmasına rağmen, haftada en az bir kez mahalle hamamına giderlerdi.
Hamama, havlu, fırça, kına, sürme, bir kalıp Girit sabunu ve sedef kakmalı nalınlarıyla beraber ve hizmetkarlar eşliğinde gidilirdi. Bu törensel hazırlık, hamamda bir kaç saatin değil, neredeyse bir günün geçirilmesinden kaynaklanıyordu.
Hamam ziyaretleri zamanla temizlik amacının yanında,yiyecek malzemelerinin de getirildiği, dostların, müzisyenlerin, dansözlerin davet edildiği alemler halini aldı. Kadınlar banyo ve masajın ardından, üzerlerinde keten çamaşırlarından başka birşey olmaksızın, kaşlarını alır, saçlarına -bazen el ve ayaklarına- kına yakarlar ve ağda yaparlardı.
Hamamın aynı zamanda bir kısmet bulma mekanı olduğunu belirtmiştik. Anneler hamamda gevşedikten sonra, oğulları için eş-dost arasında münasip bir kız olup olmadığını sormaya, genç kızları süzmeye başlarlardı. Evlilik merasiminden önce gidilen "düğün hamamları" nda yaşanılanlar ise günümüzün bekarlığa veda partileri sayılabilirdi.
Kaynaklar:
Konstantinopolis - Philip Mansel
Harem - N.M. Penzer